Lider insanlara dikkat edin. Hayatı nasıl da hızlı yaşıyorlar. Cesur çocuk yerinde duramıyor, koşuyor, zıplıyor, her şeye karışıyor. Korkak çocuk ise köşesinde binekliyor. Hızlı yürümeye başlayın. Hızlı yürüdükçe cesaretinizin geliştiğini göreceksiniz. Bir şeyi karar verdiğiniz anda hemen yapmaya başlayın, beklemeye başlarsanız o işten vazgeçmeye başlarsınız. Ne kadar hızlı karar verip, işlerinizi hızlı yaparsanız, bu dünyada diğerlerine oranla daha çok iş yapmış, insanlığa daha fazla faydalı olarak gitmiş olursunuz. Şunu aklınızdan çıkarmayın: Akıllı insanlar, daha fazla zaman bulmaya çalışırlar, zamanın yetersizliğinden yakınırlar. Ahmak insanlar ise canlarının sıkıldığımdan, zamanlarının geçmediğinden yakınırlar. Bir düşünürün de buna benzer sözü vardır.
DERLEYEN... (EDİTÖR) İletişim:[email protected]
‘En büyük felaket içinde dahi ümidini kaybene. Unutma ki, en lezzetli ilik, en sert kemiğin içinden çıkar.’ Hafız Şunu aklımızdan çıkarmamalıyız: Gecenin en koyu olduğu an, sabaha en yakın olduğu andır. Nasıl ki, bir taşı havaya doğru fırlattığımızda o taşın en yukarı çıktığı yer, geri dönüşün başladığı yerdir. En sıkıştığımız, bunaldığımız yerlerin bir milim, bir saniye sonrası rahatlamaya başlayacağımız yerlerin başlangıç noktaları olmaya adaydırlar. Bundan dolayı ‘Bu yükü kaldıramıyorum, artık pes ediyorum.’ dememeliyiz. ÖSS 2006 EA-1 ve SÖZ-1 Türkiye birincisi başarısının anahtarının ‘Umudunu Kaybetmemek’ olduğunu söyledi. Babası Mehmet Faruk Yılmaz, oğlunun sistemli ders çalıştığını, dinlenirken kitap okuduğunu, anne Zeynep Yılmaz da oğlunun günlerinin, okuldan gelip karnını doyurmak ve biraz dinlendikten sonra derslerine çalışmak olduğunu söyledi. Şampiyon öğrencinin anne ve babası, çocuklarının dereceye gireceğinden emin olduklarını da söylediler.
Memleketin ufuklarını saran ümitsizlik bulutlarını gördükçe, Sadi'nin bir hikâyesini hatırlarım. Çünkü o hikâye tam da bizim acı gerçeklerimizi yansıtıyor. Biz atalarımızın azmini geride bıraktık. Sadi'nin kahramanı ise bize lazım olan hakikati ne güzel anlatır: ‘Vaktiyle beş on kafile birleşip çöl yolculuğuna çıkmıştık. Bütün gün doğru dürüst dinlenmeden aralıksız yol aldık. Nihayet akşam olunca bu uzun yolun durağına geldik. Bir geçitte konaklamak için durduk; develerden yükler indiriliyor, kimisi ateş yakıyor, kimisi yemek telaşıyla bir şeyler hazırlıyordu. Ben de yükümü indirmiş, yere çömelen deveme yaslanıp dinlenmeye durmuştum. Çok geçmedi, karşıdan bize doğru gelen bir adamı fark ettim. Adam tek başınaydı, yaklaştıkça telaş içinde olduğu anlaşılıyordu. Meğer bir kafilede oğluyla birlikte yol alırken, çocuğunun kaybolduğunun farkına varmış. Ve hemen geri dönmüş, gelip geçtiği yollarda evladını aramaya başlamış. - İki gündür çöldeyim, ne kadar kerv
‘Dünyanın neresinde olursa olsun 'Kaçınızda konsantrasyon sorunu var dediğimde % 95 elini kaldırıyor. Elini kaldırmayan % 5 ise, zaten beni dinlemeyenler.’ Tony Buzan Konsantre, kelime olarak ‘Yoğunlaşmış, koyu, en yüksek.’ anlamlarına gelmektedir. Eğitimde ‘Konsantre olmak’ ise dikkatin bir yerde toplanmasına denir. ‘Deha, belli bir konuya yöneltilmiş, derki bir dikkatin mahsulüdür.’ ‘Pek çok insan, hayatta becerisi, zekâsı ve hatta cesareti olmadığı için değil, yalnızca enerjisini bir hedef etrafında toplamadığı için başarısız olmuştur.’ Hubbart İnsan hedefine odaklanırsa, odaklandığı hedefte en mükemmel olur. Yeter ki hedefinde sıkılmasın. Odaklanmışlığı devam etsin. Odak deyince aklıma geldi. Normal şartlarda güneş ışınları ormanda yangın çıkarmaz. Kağıdı, otu tutuşturmaz ama bu güneş ışığına bir mercek koysanız, ışığı bir yere biriktirip odaklasanız, bu odaklanmış ışıkla ot ve kağıdı tutuşturup ateş yakabilirsiniz. Bir orman mühendisi anlatmıştı. ‘Yazın ç
Koca halatları, kendirleri bir inceleyin. Yüzlerce ton ağırlığındaki mermerleri çok büyük vinçlerin kancalarına bir halat bağlayarak o ağırlığı kaldırıyorlar. Dikkatlice baktığımızda o halatın binlerce incecik liften oluştuğunu görürüz. Bunlar 10 gramı taşımayacak kadar ince olmalarına rağmen, birleşerek dev ağırlıkları kaldırabiliyor. Bizler de saniyelerimizi değerlendirerek bir tane fazla test çözmeye, bir kelimeyi öğrenmeye çalışmalıyız ki, yarın o ağırlıkları kaldırabilelim. Yoksa halatı kalın olanlar, istedikleri fakülteyi kaldırır götürürler, biz de geriden nal toplarız. Haydi bir test daha çözüp, bir lif daha atarak yarın meydana çıktığımızda kazanacağımızdan çözüm olalım. Çalışkan bir öğrencimi sınavı kazandıktan sonra gördüm.
- Sen sınıfta ders anlatmak için ayağa kalktığında heyecanlanıyor' dun, sınavda da heyecanlandın mı? diye sordum.
- Hayır hocam, kend
Otuz yıl önce, film izleyicilerinin Tarzan olarak bildikleri Johny We-issmuller, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük yüzücüsü olarak nitelendi. Tüm dünyadaki doktorlar ve antrenörler ‘Kimse John Weissmuller'in rekorlarını kıramayacak’ diyordu. Elliden fazla rekoru vardı ama bugün Tarzan'ın rekorlarını 13 yaşındaki kızlar kırıyor. 1936 Olimpiyat rekorları 1972 Olimpiyatları için kabul edilme şartı idi. İnsanların vücut yapıları mı değişti? Hayır, insanların beyinlerindeki 'Engeller, sınırlar, barikatlar' yıkıldı. 'Yapamam, kazanamam' düşünceleri yerine, 'Çok rahat yaparım, çocuk oyuncağı' düşünceleri yerleşti. Bir ara televizyon kanallarının birinde 'Arabaya fazla dokunma' yarışı vardı. Yukarıda anlattığım olayın bir benzeri, kısa bir zaman içerisinde orada yaşandı. Birinci yarışmanın sonucunda birinci olan kişi, 57 saat arabaya dokunarak birinci olmuştu. İkinci yarışmada, beş kişi 60 saati geçmişti. Üçüncü, dördüncü, beşinci yarışmalarda 80 saati geçenler çok olmuştu. D
Bahar mevsimi, toprak içinde iki tohum yan yana yatıyordu. Buğday tohumu yanındaki yulaf tohumuna seslendi:
- Ben köklerimi torağın derinliklerine salmak, filizimi toprağın üzerine salmak istiyorum. Baharın müjdecisi olmak, ileride tomurcuklar açmak ve güneşin sıcaklığını yapraklarımın üzerinde, rüzgarın serinliklerini başımda, hissetmek istiyorum. Yulaf tohumu korkulu bir sesle: Ben korkuyorum. Köklerimi salarsam kurtlar kemirmeye kalkar, filizlerimi toprağın üstüne gönderirsem belki de kuzular beni bekler. Tehlikeler beni korkutuyor. En iyisi uygun zamanı beklemek... Hem burada sırtüstü yatmak, bana çok zevkli geliyor. Elimi sıcak sudan soğuk suya dokundurmak ve bir maceraya sürüklenmek istemiyorum.&nb