Ders, konferans ya da radyo, TV gibi yayın araçlarında yapılan konuşmalardan not alma yoğun bir dikkati gerektirir. Anlatılanların çabucak kavranması ve ana düşüncelerinin saptanarak, buradan yan düşüncelere ulaşılabilmesi için konuşmayı titizlikle dinlemek ve bu dinleme sırasında da gerekli saptamaları yapmak zorunludur. Kısaca, not alma öncesinde ve sırasında dinleme, edilgin değil; etkin olmalı ve yazarken öğrencinin kafasında kimi soru işaretlerine yer kalmamalıdır. Dinlemede dikkat o denli konuya verilmelidir ki; önce konuşulanlar anlaşılmalı, çağrışımlar yapılmalı ve sonra da hükümler vererek sorular sorulmalı ve hepsinden sonra da bir düşünce bütünlüğüne varılmalıdır. Böylece; konuşanın yöntemi, amacı, yeni bir düşüncenin ne zaman ileri sürüldüğü, kolayca ve başka bir uyarıcıya gerek duyulmadan anlaşılabilmelidir. Bundan sonra öğrenilenleri yazma ise, çok uzun bir süre almadan, ders arasında verilen küçük dinlenme aralarından ya da yazma için bırakılan süreler
HALKLA İLİŞKİLER KAVRAMI;İster özel ister kamu kuruluşu olsun, her kuruluş, toplumsal bir çevre içinde yer alır; bir yandan çevreyi etkiler, bir yandan da aynı çevreden etkilenir. Halkla ilişkiler; kuruluşun çevresiyle ilişkilerini, çevrenin kuruluş amaçları, işlevleri ve örgütsel davranış üzerindeki etkilerini öğrenmesiyle, kuruluşun çevresini etkilemesiyle ilgili anlayış, davranış ve yöntemleri içeren bir kavramdır. Bu nedenle halkla ilişkiler her kuruluşun, kuruluş yönetiminin çevreyi bilmesi, değerlendirmesi ve çevredeki değişimler karşısında sürekli önlem alması açısından önem taşır. Halkla ilişkiler aynı zamanda kuruluşun amaç, politika ve etkinliklerinin çevreye anlatılması ve benimsetilmesinde önemli bir role sahip bulunmaktadır. Halkla ilişkileri bu iki yönlü özelliği ile kuruluşların çevreleriyle ilişkileri içinde yer alan bir yönetsel işlev olarak kavramak gerekir.
"Halkla ilişkiler nedir?" sorusuna somut yanıt vermek zordur. Tanım
Dikkati konu üzerinde toplama bir alışkanlık işi olduğuna göre, bu alışkanlığı kazanabilmek için izlenecek belirli yollar vardır. Aşağıda bunlardan başlıcaları ele alınıp incelenmektedir.
Çalışma Amacının Saptanması
Öğrenmek amacı ile yapılan her işin kendine özgü belirli bir "amacı" bulunur. Amaçsız çalışma olmaz. Amaçsız olarak yapılan çalışmada dikkat yoktur. Başka bir anlatımla; baştan savma olarak yapılan her iş, amaçsız olarak yapılmaktadır. Amaç, yapılan işin neden yapıldığını belirler. Öğrenci, "ben bu çalışmayı neden yapacağım", diyerek kendisine sorduğunda, bu soruya vereceği yanıt, o çalışmanın öğrenci için ne amaçla yapıldığını gösterir.
Hiçbir zaman çalışma amacı saptanmadan işe geçilmemelidir. Bilinçli çalışmanın temeli, çalışmanın ne amaçla yapıldığının öğrenci tarafından açık seçik bilinmesini gerektirir.
Öğrencinin kendisini konuya vermesinde, ona karşı merak duymasının ayrı bir önemi vardır. Gerçekte merak, dikkati toplamayı sağlayan itici güçtür. Bir şey ancak merak edildiği oranda öğrenilebilir. Sevdiğimiz bir işe, "kolayca" kendimizi vermemize karşın; sevmediğimiz bir işe, neden kendimizi veremediğimizi hiç düşündünüz mü? Bunun nedeni, merakla ilgilidir. Sevdiğimiz işler her zaman daha çok merak duyduğumuz, ilgimizi çeken işlerdir. Örneği"/ bir romanın sonuna kadar okunmasını sağlayan meraktır. Merak, konuya karşı ilgi uyandırır ve böylece de dikkatin konu üzerinde toplanmasını kolaylaştırır. Konuya karşı içsel bir merak uyandırmak için ne yapılmalıdır? Bunun için türlü yollar denenebilir. Kimi zaman, üzerinde çalışılacak konu yeterince tanınmıyor olabilir. Bu durumda konuyu tanımak amacı ile ön bilgiler toplamak merak için yeterli sayılabilir. Ancak, en etkili yöntem; öğrencinin konuya ilişkin, kendisine sorular sormasıdır. Bu amaçla, okuduğunuz bir metin
Öğrencinin kendisini konuya vermesinde, ona karşı merak duymasının ayrı bir önemi vardır. Gerçekte merak, dikkati toplamayı sağlayan itici güçtür. Bir şey ancak merak edildiği oranda öğrenilebilir. Sevdiğimiz bir işe, "kolayca" kendimizi vermemize karşın; sevmediğimiz bir işe, neden kendimizi veremediğimizi hiç düşündünüz mü? Bunun nedeni, merakla ilgilidir. Sevdiğimiz işler her zaman daha çok merak duyduğumuz, ilgimizi çeken işlerdir. Örneği"/ bir romanın sonuna kadar okunmasını sağlayan meraktır. Merak, konuya karşı ilgi uyandırır ve böylece de dikkatin konu üzerinde toplanmasını kolaylaştırır. Konuya karşı içsel bir merak uyandırmak için ne yapılmalıdır? Bunun için türlü yollar denenebilir. Kimi zaman, üzerinde çalışılacak konu yeterince tanınmıyor olabilir. Bu durumda konuyu tanımak amacı ile ön bilgiler toplamak merak için yeterli sayılabilir. Ancak, en etkili yöntem; öğrencinin konuya ilişkin, kendisine sorular sormasıdır. Bu amaçla, okuduğunuz bir metin
Not alma, bir konuyla ilgili bilgilerin özetlenerek ileride kullanılmak amacıyla belli bir yere yazılması işlemidir. Etkili öğrenmede not almanın ve alınan notlardan yararlanmanın öteki öğrenme araçlarından farklı ve özel bir önemi vardır. Bu bölümde; not almanın gereği, önemi ve not alma türleri ile not alma ilke ve kuralları, not alma biçimleri, alınan notlardan yararlanma ve notların saklanması konulan üzerinde durulmaktadır. • Okuduklarınızdan, gördüklerinizden, duyduklarınızdan ya da düşündüklerinizden not alır mısınız? • Not alma, öğrenirken size ne tür kolaylıklar sağlamaktadır? • Aldığınız notları nereye yazıyorsunuz? Bunları daha sonra temize çekiyor musunuz? • Ders sırasında konuşulanlardan not almak için yeterli zamanı bulabiliyor musunuz? Bunun için öğretmenden süre istediğiniz oluyor mu? • Aldığınız notlardan daha çok nerele
İnsanoğlu kendi yaşamının anlamını ve kendi tanımını belirlerken diğer insanlarla olan ilişkilerini de anlamlandırmak durumundadır. Varoluşçu psikologlar kendini gerçekleştiren insanı tanımlarken onun başka insanlar (ötekiler) kavramına fazlasıyla önem verdiğini irdelemişlerdir. Söz gelimi Abraham Maslow, insanın kendini gerçekleştirmesinin bazı tutumlara bağlı olduğunu irdelerken insanın rasyonelliği ile duygu, değer yüklü moral yanını uzlaştırmaktadır. Ona göre kendini gerçekleştirmek en temel gereksinim olup; hoşgörülü olmak, dünyayla bütünleşmek, yetilerinin bilincinde, yaratıcı, aktif ve sorumlu olmak, kendine güven duymak, dünyadan bağımsız olmak, özgür olabilmek, problem görmek, bunları çözümlemek ve mutlu olmak gibi tutumların ateşleyicisidir. Yapılan araştırmalarda bu tutumları geliştirmeyen bireylerde kaygı düzeyinin (anksiyetenin) arttığı görülmüştür.