Okunan metnin bulunduğu kitap, dergi, vb. okuyana ait ise, önemli yerlerin üzeri fosforlu ya da altları renkli bir kalemle çizilebilir. Bu çizmenin gerçekten yararlı olabilmesi için, bunların ne amaçla çizildiği ve ne işe yarayacağı konusunda açık bilgiye sahip olmak gerekir. Alt çizme, okuyucuya, zor bir konuyu okurken öğrenilmesi gereken şeylerin daha kolayca öğrenilmesine yardımcı old uğu gibi; bunlann sonradan gözden geçirilmesinde de kolaviık sağlar. Alt çizme, ancak okunan metnin özüyle ve okuma amacı ile ilgili çarpıcı yerlerin görülmesi amaçlanarak yapıldığında yarar sağlar. Yoksa, metnin özüne ve okuyucunun asıl amacına hizmet etmeyen alt çizmeler yararlı olmadığı gibi, daha sonra yapılacak yinelemeler de metnin amacının kaydırılması ve bulunamaması sonucunu doğurabilirler. DERLEYEN... (EDİTÖR) İletişim:[email protected]
İlk bilimsel çalışmalar Çin ve Hint'te başlamış daha sonra Mısır ve Mezopotamya'da devam etmiş; bu coğrafyalarda astronomi, tıp, topografya, matematik, mühendislik gibi bilimlerin temelleri atılmıştır.
Antik Yunan dünyasında doğa filozoflarının ilk nedenden yola çıkarak yaptıkları spekülatif doğa açıklamalarıyla oluşan doğa felsefesi Antik çağda olduğu gibi Orta Çağda da doğa bilimi olarak anlaşılmıştır. Bu dönemde filozofların hem felsefeyle hem de müzikten fiziğe kadar pek çok alanın olgularıyla ilgilendikleri görülmektedir. Pythagoras matematiğin, Archimedes de fiziğin temellerini atmıştır.
Pythagoras, matematik ile müzik arasında bir bağlantı kurmuş, evrenin bir sayı uyumu olduğunu; kozmolojik düzenin temelinde matematik orantılar bulunduğunu ileri sürmüştür. Pythagorasçıların daha sonraki büyük başarıları astronomide olmuş; yeri evrenin mer
Felsefe, bilim ve onun ulaştığı sonuçları da içine alan tüm varlığı anlamaya ve açıklamaya çalışır. Bunu yaparken bilim üzerine düşünür, bilimin sonuçlarından yararlanır ve sorularıyla bilimin ufkunu genişletir. Felsefe araştırmaları dile getirilmiş kavram ve tanımlarla uğraşır ve "nedir"li sorular sorar. Bilimler ise daha çok "nasıl" lı sorular sorar; her bilim dalı kendi açısından "Evren nasıldır?" diye sorar ve bu sorunun ardından evren ile ilgili açıklamalarda bulunur, çünkü bilimler dünyayı açıklama denemeleridir. Demek ki felsefe ile bilimler yaptıkları işin bir bölümünde çakışmaktadırlar; her ikisinin de sonuçta yaptığı 'açıklama'; yargıda bulunma; bir bilgi ortaya koymadır. Bu bilgi felsefede kavramlara ilişkin iken, bilimlerde yaşanılan dünyanın objelerine, somut olaylarına ve olgularına ilişkindir. Bilimin dilini dünyaya yönelmiş bir dil olarak belirlersek, işte felsefe bu dil üzerine düşünüp, derinleştiğinde bu dile ilişkin yargılarda; açıklamalarda bulunur ve ortaya bi
Yapılan araştırmalar bireylerin daima tutumlarına uygun davranmadıklarını göstermiştir. Bir tutumun davranışa dönüşüp dönüşmeyeceğini belirleyen faktörler şunlardır:
• Tutumun kuvveti: Kuvvetli bir tutumun davranışa dönüşme olasılığı daha fazladır. Tutumun davranışa dönüşüp dönüşmeyeceğini tayin eden en önemli faktör tutumun kuvvetidir.
• Ortamın özellikleri: Bazı durumlarda içinde bulunulan ortam tutumun davranışa dönüşmesini güçleştirmektedir.
• Beklentiler: Bir tutumuna ilişkin davranışının olumsuz sonuçlar doğurabileceğini gören kişinin tutumunu davranışa dönüştürme ihtimali azalacaktır.
TUTUMLARIN OLUŞMASI
Tutumlar, büyük çoğunluğu 20-25 yaş arasında olmak üzere, öğrenilerek kazanılır. Birey tutumları oluşurken şu faktörlerden etkilenir:
Psikolojide kullanılan araştırma teknikleri şu şekilde özetlenebilir.
A. Betimsel Araştırma ve İlgili Teknikler
Betimsel araştırmanın amacı davranışları;
- Özetlemek
- Sınıflandırmak
- Ve birbiri ile ilişkili ya da ilişkisiz davranışsal olayları belirlemektir.
Betimsel araştırmada şu teknikler kullanılır.
1- Doğal Gözlem: Canlılar doğal çevrelerinde ve araştırmacının herhangi bir müdahalesi olmadan gözlenir. En eski veri toplama yöntemidir.
2- Sistematik Gözlem: Gözlem araştırmacının belirlediği koşullar altında gözlenir.
3- Testler: Testler davranışları ve davranışlarla ilgili öz
Güdü denince ilk aklımıza gelmesi gereken şey bireyi harekete geçiren ve davranışta bulunmaya iten güç olmalıdır. O halde güdü bir davranışı başlatan ve bu davranışın yön ve devamlılığını belirleyen bireye ait (içsel) bir güç olarak ifade edilebilir. İşte belirli hedefleri olan bu davranışlara güdüsel davranışlar adı verilir.
Buradaki hedef olumlu ya da olumsuz olabilir. Olumlu hedefler yaklaşılmak istenen olumsuz hedefler ise kaçınılmak istenen hedeflerdir. Bunun dışında bazı hedefler doğuştan gelebilir. Örneğin; su içmek gibi. İşte bu tür hedeflere birincil hedefler adı verilir. Bazı hedefler ise öğrenme yoluyla sonradan ortaya çıkar. Başarılı olmak, itibar gibi. Güdüsel davranışlarımızın bazıları fizyolojik ihtiyaçlarla bazıları ise çevresel uyarıcılar ile ilgili olabilir:
a) İçsel Güdüleyiciler: ihtiyaç fizyolojik bir düzeydeki eksikliktir. Güdüsel davranışların başlam
Unutma ki, ölenler gerçekte ölmezler ve ruhları her zaman sizin sözlerinizi duyar. Onlar zaten yaptıkları kötülüklerden pişmanlık duymaktadır ve tek bekledikleri affedilmektir. Onların acı çekmesini istemiyorsanız, onlar diriyken size kötülük yapmış bile olsalar yaşadıkları büyük pişmanlıktan dolayı onları affetmeli az da olsa iyi yönleri hatırlanmalıdır. Çünkü onların ruhları artık kafeslerinden kurtulmuş ve Tanrı katına çıkmıştır. Sadece bu neden bile onları iyi anmak için yeterlidir. Alçak düşürücü kazanç yerine kaybetmeyi tercih et; çünkü kayıp bir kez acı verir, ötekiyse her zaman. İnsan için en önemli şey itibar ve vicdandır. Biri yani itibar bir kez elden gitti mi, insanların sevgi, saygı ve güvenini kaybettiniz mi, onları bir daha hiçbir para ile geri elde edemezsiniz. Vicdan ise ruhumuzun bir parçasıdır ve öldükten sonra bile yaptıklarımızdan acı duymamıza neden olur, insana pişmanlık duygusunu yaşatır. Hiçbir maddi değer, manevi değerin yerini tutama