Birçok kaynakta etkili konuşmanın-konferansın-nutkun önemi ve usulleri üzerinde durulmuş ve bazı esaslar dile getirilmiştir. Burada bir özet yapmakta fayda görüyoruz.
1) İyi bir dinleyici olun. Bu başkalarına saygılı olmanın da asgari bir şartıdır. Dikkatle ve saygı ile dinlemek iyi konuşmanın ilk hazırlığıdır. Konuşma maçı konuşmasında boşluklar bırakıyorsa bu boşlukları da konuşulan konu üzerinde düşünmekle değerlendirin.
2) Sistemli olarak okuyun.
3) Söyleyeceğiniz şeyler ayrılan süreyi tam olarak doldursun.
4) Konuşmanız için bir ana cadde tesbit edin. O caddeden dışarı çıkmayın.
5) Herhangi bir aksilik karşısında telaşlanmayın. Sakin olmaya çalışın.
6) Dinleyenlere karşı samimi bir saygı
‘Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.’ Kanuni Sultan Süleyman Halkın arasında en büyük makam-mevki, en büyük zenginlik ve rütbe padişah, kral olmaktır. Halbuki bundan çok daha büyük bir nimet vardır. O da bir nefes alacak kadar sıhhatli olmandır. Çünkü kral olsan bile bir nefes alamadığın takdirde ölürsün. Aldığın bir nefesi, geri veremezsen yine ölürsün. Öldükten sonra istersen dünyayı sana versinler ne önemi var! insan sağlıklı olduğu zaman, sıhhatinin değerini anlayamaz. Ne zaman kaybederse, o zaman anlar; fakat iş işten geçmiş olur. Peygamberimiz ümmetini şöyle uyarmaktadır: ‘Beş şey gelmeden, beş şeyin değerini biliniz. 1. Hastalık gelmeden sıhhatin, 2. İhtiyarlık gelmeden gençliğin,
1) Öğrenecek olduğumuz parça, ne kadar büyük olursa olsun parçanın bütününün neyden bahsettiğini, konunun adını yüzeysel olarak bilmeliyiz. 2) Önümüzdeki aşılması güç olan konuları aşmak için ilk önce onları küçültmeli, yani parça parça bölümlere ayırmalıyız. 3) Hedefe ulaşacağımız zamana ne kadar kaldığını hesaplamalı ve bütün bu konuları o zamana bölmeliyiz. Hangi günde, hangi saatte, hatta hangi dakikada neler öğreneceğimizi önceden programlarsak, bu programa uymak zorunda olduğumuzu hissedersek, ona göre performansımızı ortaya koyarsak zafer kendiliğinden ortaya çıkacaktır. 4) Derslere çalışırken duyu organlarımızı, mümkün olduğu kadar fazla kullanmalıyız. 5) Başarıya tam olarak odaklanmalıyız. Çalışmanın karşılığını alacağa miza tam olarak inanmalıyız. 6) Test çözerken yanlış çıkan soruların doğru cevabını hemen öğrenmeliyiz. Hatta o konuyu yeniden tekrar etmeli ve o konu ile alakalı yüzün üzerinde soru çözmeliyiz.
1. Bir işe başlamadan önce, o işten sonunu iyice araştır. Yoksa, merdivenin son basamağına çıkıp da merdiveni yanlış yere dayayan pişmanlardan olursun. 2. Colgate firması hesabına sabun satan bir pazarlamacı, hiç cesaretsizliğe düşmeden sabun satmakta başarılı olamadığı bir işe yeniden gider ve daha önce görüştüğü yetkiliye şöyle der: ‘Size tekrar sabun satmaya gelmedim. Geçen hafta size niçin sabun satamadım, merak ediyorum? Acaba eksiğim nedir? Sizinle konuşurken nerede hata yaptım? Lütfen beni tenkit edip, gerçekleri açıkça söyleyiniz ki bir daha aynı hatalara düşmeyeyim.’ Bu adam bugün Colgate-Palmolive Sabun Şirketi'nin en üst yöneticisidir. Acaba başarısız olup da hayatımızın hangi alanlarında biz karşımızdaki insanlardan eleştirilmeyi istedik? Nefse ağır gelen bir şey değil mi! Nefsini yenenler büyük insan olmaya adaydırlar. 3. Bir kişiye görev verildiğinde o kişi verilen görevi tam mükemmel olarak yaparsa, o kişi ileride aranan insan haline
Öğrencilerin birçoğunda ‘Öğrenilmiş çaresizlik’ vardır. Buna şu örneği verebiliriz: Çevresinden, arkadaşlarından devamlı olarak matematik dersinin zor olduğunu duyan öğrenci, bu derse önyargıyla yaklaşır. Girdiği matematik sınavından da zayıf alırsa şunu söylüyor: ‘Ne yaparsam yapayım matematikten başarılı olamayacağım.’ Bundan sonra da matematik sınavlarına hiç çalışmıyor ve hep zayıf alarak bu düşüncesini iyice pekiştiriyor. ‘Öğrenilmiş çaresizlik’ ile ilgili şu hikâye meşhurdur: Köpekbalığını ortadan cam bölme ile ayrılma büyük bir akvaryuma koyarlar. Diğer tarafa da küçük balıklar koyarları Acıkan köpekbalığı, küçük balıkları yemek için her hamle yapışında burnu cama çarpar. Bunu yüzlerce kez yapınca, artık hiç hareket etmez olur. Bu arada camı kaldırırlar, öbür taraftaki balıklar köpekbalığının önü
Çukurova Üniversite Anestezi Bölümü ikinci sınıfında okuyan, arkadaşlarına göre birkaç yıl yaşlı olan Mehmet Kışla, tıp fakültesi öğrencisi bir kızla tanışır. Mehmet, yüksek okulu bitirip, YGS, LYS, sınavına girip, Açıköğretim üçten devam ederek askerliği kısa dönem olarak yapmayı düşünür. Okulunu bitirmesine iki ay kala (Kız da son sınıfta okuyor.) ailesiyle birlikte kızı istemeye giderler. Bütün herkesin içinde kızın babası Mehmet'e şunları söyler:
- Oğlum Mehmet, şunu unutma! Davul bile dengi dengine dövülür. Benim kızım altı yıllık tıp mezunu; sen ise sıradan iki yıllık bir anestezi mezunusun. Nasıl oluyor da sen bu seviyen ile kızımı kendine denk görebiliyorsun. Bu iş kesinlikle olmaz. Sen kendine göre birini bul. Kusura bakmayın.
Kapıdan morali bozuk, süklüm püklüm çıkan Mehmet, o andan itibaren derslere yumulur. İki ay boyunca odasından çıkmadan YGS, LYS 'ye çalışır. Daha önceki hedefi Açıköğretim Fakültesi iken, şimdi en az tıp fak
‘Ölmeye değer bir amacı olmayan bir insanın yalamaya değer bir amacı da olamaz.’ Martin Luther King
Bir insanın ölmeye değer amaçları olmalı ki hayatının her anında o amaç uğruna hayata tutunabilmeli. Bir insan vatanı, milleti, dini, namusu için ölümü göze alabilmeli. Vatanının, milletinin adını duyurabilmek için çok çalışmalı.Niçin derse gitmediğini, ders çalışmadığım boyunca öğrenci şöyle cevap verir
- Annem babam Mersin'de tanınmış doktorlar, dedem zaten zengin; şu anda ayrı evde kalıyorum. İki tane dairenin kirasını ben alıyorum. Altımda spor son model araba, yazlığın anahtarları bende. Param yetmediği anda, dedem takviye yapıyor. Evin tek çocuğuyum. Ben niçin kendimi zorlayarak ders çalışayım? Sabah olduğunda göz kapaklarımı açacak bir neden bulamıyorum.
Çocuk dedesinin yanında bunları anlatınca önder Bey dedeye hitaben şöyle der:
-