Kocanızı Dikkatle Dinleyerek Moralinin Yerine Gelmesine Yardımcı Olun Bir gün Bili Jones adlı birisi Chicago'da beş katlı bir binanın tepesinden kendisini atmıştı. Tereddüt ve kuşku hastası olduğu için intihara girişmişti. Bir zamanlar çok iyi olan işi, çok çabuk gelişmiş, yayılmış ve birdenbire borç içerisine girivermişti. En kötü tarafı ise bu durumları karısına söylememesiydi. Zîra, karısı daima onun başarılarıyla iftihar ederdi. Gerçeği karısına itiraf ettiği zaman onu hayal kırıklığına uğratacağını, mahcup edeceğini sanmıştı. İşte bu endişe ve korku, sonunda onun hayatına mal olmuştu. Kendisini, kendi binasının tepesinden fırlatıp attı. Aşağı doğru süratle düşen Bili, birinci katın tentesi (kalın bezden gölgelik) içine ve oradan da kaldırıma düştü. Mucize kabilinden kurtuldu. Yalnızca başparmağının tırnağı kırılmıştı. Bir de üzerine düştüğü tenteyi tazmin etmek zorunda kalmıştı. Bu tente görünüşte onu ölümden kurtarmıştı. İşte, öldürmeyen Allah öldürmemişti. Bu
Kocanızı Kalıba Sokmaya Çalışmayın, Kendi Kişiliği ile Kabul Edin. Lord Chesterfield: "Her insan iki cümleye bürünmüştür. Birincisi olduğu gibi kendisi, ikincisi ise olmak istediği kimsedir." der. Çekingen bir kişi cesur olmayı, sevilmediğini anlayan bir kimse sevilmeyi, kendisine kimsenin güvenmediği bir insan ise güvene lâyık olmayı arzu eder. Bir kadının görevi, diğer insanlarla kıyas etmeksizin, kocasının olmak istediği insan olmasına yardımcı olmaktır. Kadın, bunu da kocasını övüp, teşvik etmekle başarabilir. Marjorie Holmes şöyle der: "Dünyada, karısı tarafından övgü görmeye ilgisiz kalabilecek erkek yoktur. Hele hele bu kadın, "olağan üstüsün, seninle gurur duyuyorum; seninle olduğum için mutluyum" derse... Başarıya ulaşmış erkeklerin çoğunun bu sözlere hak verecekleri şüphesizdir. Fabrikatör G. P. Parks, bana yazmış olduğu bir mektubunda şöyle diyordu: "Bir, adamın arzu ettiği bir şahsiyetten başka, karısının istediği bir kişi de olabilec
Yeni Çevrelere Ve Olaylara Hazırlıklı Olun;Bazı kadınlar, kocalarının iş ve yer değiştirmesine şiddetle karşı çıkarlar. Alıştıkları bir yerden ayrılmayı akılları bir türlü kabul etmez. Vern L. Elliott: "Böyle kadınlar kocalarının ilerlemelerinde en büyük engeli oluştururlar." der. Geçenlerde birisi naklediyordu. Bir kurumda çalışkan bir memur varmış. Bir başka şehirde daha büyük bir işe tayin ettiklerinde bunu reddetmiş. Gösterdiği sebep ise traji komikti; karısı, anne-baba ve arkadaşlarından ayrılamazmış! Gerçi, tam bir yere yerleşip alışmışken bir başka yere gitme mecburiyeti ilk bakışta hoş bir şey değilse de zarurî durumlarda bu yapılabilmelidir. Evlilik bu gibi durumlara göğüs gerecek kadar sağlam temellere dayanmalıdır. Hem "tebdili mekânde ferahlık vardır" diyerek insan kendisine bir teselli noktası da bulabilir. Özellikle de savaş yıllarındaki subay ailelerinin durumlarını düşünün. Bugün burada olmalarına rağmen yarın nereye gidecekleri belirsiz
'Detroit'te bulunan bir elektrik şirketinde haftada 11 dolar ücretle genç bir makinist çalışıyordu. Günde 10 saat mesai yaptıktan sonra akşam evine geliyordu ve genellikle, bu andan gecenin yarısına kadar olan zamanı da, evin arkasında bir köşede, kafasında tasarlamış olduğu yeni bir makina üzerinde çalışmaya ayırıyordu. Çiftçilikle uğraşan babası, oğlunun vaktini boşa geçirdiğini düşünüyordu. Komşuları da gece yarılarına kadar yılmaksızın çalışan bu gence "çatlak kafa" diyorlardı. Herkesin kendisiyle alay etmesine aldırmaksızın o bıkıp usanmadan çalışıyor, çalışıyordu. Geceleri, devamlı olarak çalışırken ona karısından başka kimse yardım etmiyordu. Uzun kış gecelerinde, dişleri, soğuktan birbirine vururken bile o elinde petrol lâ
Coşkuyu Arttırmanın Kuralları; Uygulandıkları takdirde bu altı kuralın olumlu sonuçlar verdiğine şahit oldum. Kocanıza bir kere tecrübe etmesini rica edin. Herhangi bir insanın coşkusunu arttırıp heyecanını yükselteceği garanti edilebilir. İsterseniz birlikte inceleyelim: 1- İşinizin her türlü özelliği ile, bütün olarak bunların kuruluş ile ilişkilerini öğrenmeye çalışın. İnsanların birçoğu, kendilerini, büyük bir havuzda küçük bir kurbağa gibi farz ederek, kendilerine verilen işin dışında hiçbir şey öğrenmek istemezler. Bilmem iki adamın hikâyesini hatırlar mısınız? Bir gün yan-yana çalışan iki işçiye sormuşlar: "Ne yapıyorsunuz?" diye. Bunlardan birisi: "Tuğla diziyorum" diye cevap verirken diğeri: "Katedral yapıyorum" cevabını vermiş. Yaptığı iş hakkında bilgi sahibi olmak veya verim almak insanın isteğinin artmasına sebep olan faktörlerdir. Meşhur Amerikan kadın gazetecilerinden Ida M. Tarbell bir seferinde 500 kelimelik bir makale için haftalarca m
Yasalara uy. En azından başının belaya girmesini istemiyorsan, beğenmesen de yasalara uy. Hiç beklemediğin anda, hiçbir şey olmaz derken bir anda hayatın mahvolabilir. Kendine çok güvenen asla yakalanmam diyen çok kişi demir parmaklıklar arasında yaptıklarının hesabını veriyor. Az ama temiz kazanç daha iyidir. DERLEYEN... (EDİTÖR) İletişim:[email protected]
HALKLA İLİŞKİLER KAVRAMI;İster özel ister kamu kuruluşu olsun, her kuruluş, toplumsal bir çevre içinde yer alır; bir yandan çevreyi etkiler, bir yandan da aynı çevreden etkilenir. Halkla ilişkiler; kuruluşun çevresiyle ilişkilerini, çevrenin kuruluş amaçları, işlevleri ve örgütsel davranış üzerindeki etkilerini öğrenmesiyle, kuruluşun çevresini etkilemesiyle ilgili anlayış, davranış ve yöntemleri içeren bir kavramdır. Bu nedenle halkla ilişkiler her kuruluşun, kuruluş yönetiminin çevreyi bilmesi, değerlendirmesi ve çevredeki değişimler karşısında sürekli önlem alması açısından önem taşır. Halkla ilişkiler aynı zamanda kuruluşun amaç, politika ve etkinliklerinin çevreye anlatılması ve benimsetilmesinde önemli bir role sahip bulunmaktadır. Halkla ilişkileri bu iki yönlü özelliği ile kuruluşların çevreleriyle ilişkileri içinde yer alan bir yönetsel işlev olarak kavramak gerekir.
"Halkla ilişkiler nedir?" sorusuna somut yanıt vermek zordur. Tanım