İnsanoğlu sosyal bir varlıktır. Tek başına yaşayamaz ve doğduğu andan itibaren ona bakacak, yedirip içirecek, bir şeyler öğretecek birilerine ihtiyaç duyar. Ölüme kadar da sosyal olma ihtiyacı devam eder. Sosyal bir varlık olarak en önemli görevlerimizden biri sevmek ve sevilebilmektir. İşimizde ne kadar uzman olursak olalım; insanları sevmiyorsak ve onlarla iyi ilişkiler kuramıyorsak aslında kendi içimizde eksik kalmışız demektir. Çünkü gelişmemizde ve ilerlememizde başka insanların fikirleri, davranışları ve tutumları önemli bir etkendir. Bu etkinin pozitif veya negatif oluşunu davranışlarımızla belirleyen de bizizdir. İş yerinde tüm çalışanlara saygısız ve küçümseyen bir tavır sergiliyorsak, terfi edilme zamanımız geldiğinde olumlu oy kullanacak insanların sayısı son derece sınırlı olacaktır. Ya da tavırlarımızla insanları rahatsız ediyorsak, patronun işçi çıkarması gerektiğinde aklına ilk gelen biz olacağızdır. /
ABD’li hipnoterapist David J. Lieberman, “Size Kimse Yalan Söyleyemez” adlı kitabında, kandırılanlar için “Yalan dedektörü” olmanın ipuçlarını veriyor Klinik psikoloji alanında dünyaca tanınan ve kısa süreli terapide devrim niteliği taşıyan ’Nöro Dinamik Analiz’in yaratıcısı Lieberman’ın ilginç bilgiler içeren kitabı, Kuraldışı Yayıncılık’tan piyasaya çıktı. Kitabında insanoğlunun günümüzde kandırmaca dolu bir dünyada yaşadığına dikkati çeken Lieberman, ’Birilerinin bize yalan söylemesine engel olamayız ama bizi inandırmalarına engel olabiliriz’ görüşüne yer veriyor. Kitabın her bölümünde yalanın farklı bir yüzünün ortaya konulduğunu belirten Lieberman, kitaptaki yeni teknikler sayesinde herkesin kendilerine yalan söylenip söylenmediğini anlayabileceğini kaydediyor. YALAN SÖYLÜYORSA…
Belki siz de bir çok kişi gibi, hayattaki başarı ve mutluluğun, çalışma, beceri ve sebat etme gibi özelliklere bağlı olduğunu düşünüyorsunuzdur. Ama bana sorarsanız, bu inanış tamamen yanlıştır. Başarı ve mutluluğu belirleyen en önemli etken, elbetteki yetenektir. Ama bu yetenek kendini, bir işi başarma yönünde değil de, başarıyı zihinde canlandırma ve onun hayalini kurabilme (tahayyül etme) özelliği olarak göstermek zorunda. Genelde insanlar, bazı şeyleri niçin ve nasıl başaramayacaklarını hayal ederler. Çoğu kişi, kendilerini daha düşünce planında başarısızlığa mahkûm etme, isteklerinden vazgeçme ve hayatla mücadeleden kaçma konularında ustalaşmalardır. Daha bir işe girişmeden, tüm güçlerini yok edici düşünceler üretmeye başlarlar: • Bunu yapmam mümkün değil, başkaları ne derler yoksa?
Kişisel gelişim nedir? Kişisel gelişim birey olarak insanın yaşamından ölümüne kadar kendini geliştirmesidir. Kişisel gelişim nasıl oluyor peki; İnsaoğlu her gün televizyon, gazete, internet, okudukları kitaplar ve okullarda görmüş olduğu dersler sayesinde yeni bilgiler öğrenerek kendini geliştirmektedir. İşte bu kişisel gelişim'dir. İnsan kendi ilgi alanını bularak bu yönde kendisini geliştirebilmektedir Kişisel gelişimin faydaları nelerdir? Kişisel gelişim bireyi çok yönlü geliştirmeyi amaçlar.İnsanı sosyal hayatında iş hayatında ,özel hayatında etkili, verimli, güçlü kılarak hayatına yön vermeyi amaçlar. Kişi bunu ancak farklı öğrenmeler gerçekleştirerek yapar. Bu öğrenmeler arasında ilşki kurduğu takdirde yaratıcı düşünme becerisi kazanabilir. İşte kişisel gelişim ile bu amaçlanarak, kişi bu potansiyel ve ilişkileri güçlendirip geliştirerek yapılandırmaktadır. Kişisel gelişim ile nitelikleri gelişen kişi, artık çevresiyle olan etkileşim
Psikoloji deyince aklımıza gelen ve en çok merak ettiğimiz bir konu var ki o da: Bilinçaltı. Bilinçaltının özellikleri neler gelin beraber okuyalım. 1- Bütün anıları depolar. Hiçbir şeyi silmez. Ana rahminden ölene kadar… Geçici olan ve geçici olmayan her şeyi kaydeder. 0–7 yaş arasında kritik akıl faaliyette olmadığı için her şey doğrudan bilinçaltına kaydedilir, doğru-yanlış, güzel-çirkin, ahlaklı-ahlaksız ayrımı olmadan… Kayıt anında anlamsız olsa bile ilerleyen dönemlerde kaydedilene, yaşantılar sonucu bir anlam yüklenir ve bu anlama göre kişinin tepki vermesi sağlanır. 2- İlişkilendirmeler, genellemeler yapar. Benzer şeyler ve düşünceler arasında bağlantılar kurar ve hemen öğrenir. Bu özellik çoğu zaman kişiyi zor durumda bırakır. Örneğin belli bir köpek yüzünden gerçekleşen korku yaşantısını bütün köpeklere genelleyerek bir fobi yaratabilir. Bir başka örnek: bahar aylarında acı bir kayıp yaşayan kişinin bilinçaltı bu acı ile baharı birbirine ba
Yaşam Koçluğu ve NLP’ nin önemi… Yaşam Koçluğu, kişilerin var olan potansiyellerini ortaya çıkararak, kişilerin ulaşmak istedikleri vizyona doğru ilerlemelerini sağlayan, bir metodolojidir. Bu ünvana sahip olan, Yaşam Koçları kişilere koçluk sürecinde yol arkadaşlığı ederler. Yaşam Koçluğu, bir danışmanlık türü değildir. Koçların, sahip olmaları gereken bir takım beceriler vardır. Bu eğitim bu becerileri kazanabilmek için yeterlidir. Bu becerileri kazanan koç adayı, koçluk sürecini ve daha bir çok formülü öğrenerek eğitim sonunda profesyonel koç olur. Yaşamda dengeye koçluk, sağlığa koçluk gibi bir çok alana koçluk yapmayı öğrenir. Sadece, düz koçluk yapmak kişinin ileriye gitmesine yardımcı olacaktır. Ancak kişinin, kendi kendine çözüm üretmekte zorlandığı, zihinsel durumlar için NLP çok gerekli araçlardan birisidir. Kişinin fobilerinden özgürleşmesinde; Yeni yaşam hedefleri oluştururken gerçekleşeceğine olan inancını
Meditasyon’un oldukça çok türleri mevcuttur:1-) Bunlardan biride kişinin kendi kendini telkin (autosuggestion) yapmasıdır ki bu oldukça etkili bir yöntemdir. Kişi bu metodu kendi üzerinde tatbik ederse zamanla etkisini görür. Fransız asıllı Dr. Kuhne bu metodukeşfetmiş ve hastalarını 3-5 x 20 defa Ben her gün daha keşfetmiş ve hastalarını 3-5 x 20 defa Ben her gün daha iyiyim (Es ceht mir immer besser und besser) veyahut ta „ Ben her durumda her şarta ve de her zaman daha iyiyim gibi değişik fakat hep olumlu ve de aynı sözlerle hastalarını tedavi etmiştir. Kendi kendine telkin veya orojenik telkin diye bileceğimiz bu metotla kişi beyni dahi istediği gibi programlayabilir. Tabi ki bu zaman ve konsantrasyona bağlı bir durumdur. Asrımızın en büyük psıko-terapistlerinden Dr. Joseph Murphy'de hastalarını bu şekildetedavi etmiştir. Kişinin bun